Çaldıran Savaşından sonra Safeviler başta Tebriz olmak üzere kaybettikleri yerlerin bir çoğunu geri aldılar. Ancak Diyarbakır, Bitlis ve Mardin Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Ramazanoğulları beyliği ise kendiliğinden Osmanlılara teslim oldu. Böylelikle Anadolu’nun hemen hemen tamamı Osmanlı kontrolüne geçmiş oldu.
Kızılbaşların Anadolu’daki isyanları hemen bitmedi ancak isyanlara destek veren Safevilerin gücü kırılmış oldu. Şah İsmail’in kızılbaşlar üzerindeki büyük prestiji sarsıldı. Osmanlı egemenliği için büyük bir tehlike ortadan kaldırılmış oldu. Buna karşın yine de sonraki yıllarda isyanlar olacaktır. Birkaç yıl sonra çıkan kızılbaş isyanının lideri Bozoklu Celal adında biri olduğu için sonraki kızılbaş isyanlarına Celali isyanları adı verildi.
Savaştan sonra bölgeye büyük yetkilerle gönderilen ve Yavuz’un çok sevdiği İdris-i Bitlisi adındaki bir kişinin çalışmaları sonucunda sünni Kürt aşiretleri Osmanlı devletinden yana tutum aldı. Böylelikle Anadolu’daki kızılbaş Türkmenler ile İran Azerbaycanındaki kızılbaş Azeriler arasında sünni Kürtler tampon görevi görmüş oldular. Bundan sonraki dönemlerde İran’da Azeri ve kızılbaş etkisi azaldı, şii ve Fars etkisi arttı.
Her ne kadar önemi azalmış olsa da İpek ve Baharat yollarının kontrolü de önemli ölçüde Osmanlıların eline geçmiş oldu. Bu ekonomik kazanımın dışında Safevi devletinin daha önceki Akkoyunlu devletininden ele geçirdiği büyük hazine de Osmanlı hazinesine katılmış oldu. Bunun dışında çok sayıda usta ve sanatçı İstanbul’a gönderildi.
Çaldıran savaşının bir diğer önemli sonucu da o zamana kadar savaşlardaki atlı süvarilerin üstünlüğüne duyulan inancın yerle bir edilmesi oldu. Yaya piyade askerlerin güçlü ateşli silah desteği ile (top ve tüfek) süvari birlikleri dağıtabileceği ortaya çıkmış oldu.